Bir Hypertext’in Öyküsü
24 Şub 2022
Bir gün ‘Yolları Çatallanan Bahçe’de buluşabilirsek eğer Borges’in labirentinden çıkmışız demektir.
Jorge Luis Borges, 1941 yılında kaleme aldığı öykü de şimdilerde sıklıkla kullandığımız haypertextleri kuramsal olarak tanımlayan kişi olarak tüm internet dünyasına zekice sızmıştır. Ortaya bir kuram atar ve bu kuram zamana yenik düşmeden çoğalarak büyür.
Neredeyse her gün bu lanetin/labirentin içerisindeyiz. İnternete girdiğimiz anda başlayan bu labirentte bitmez tükenmez verilerin arasında kaybolurken aynı zamanda temas noktaları bulmaktan kendimizi alamayız. Ucu bucağı olmayan tıklamalar bizi kendi zamanımızın içerisinden alıp zamansızlığın içerisine doğru çeker. Bu noktalara artık haypertext/hayperlink adını verdik. Bitmeyen bir hikaye, bitmeyen bir öykü anlatımı. Big data…Bu hikayenin yazanı da oynayanı da bizden başkası değil.
Oysaki haypertextlerin babası olan Borges, Yolları Çatallanan Bahçe adlı öyküsünde tam olarak içinde bulunduğumuz zamanı ve bizim olmadığımız/olamayacağımız zamanı da içerisine alarak anlatır. Efsanevi bir kitap vardır ortada fakat bu kitap bitmemiştir, bitmeyecektir de…
Bir yerden bir yere kolaylıkla ulaşmamızı sağlayan, bir konu içerisindeyken varlığı internet içerisinde devam eden bir başka konuya tıklayarak geçiş yaptığımız linkler, bu efsanevi kitabın yazılmasını devam ettirmektedir.
İnsan neden bir labirent yapmak istesin ki? Labirentler nedir? Bir oyun mu? Bir bilmece mi? Bir deney mi? Beyin fırtınası mı? Hafıza mı? Sonuçta çoğuna hizmet ettiği de bir gerçek. Fakat Burges’in labirentini diğer tüm labirentlerden ayıran bir şey var ki o da zaman kavramını evrensel boyutta kullanması.
….Ölmüş babama, Hai Feng’in simetrik bahçesinde geçen çocukluğuma karşın- şimdi? — ölüp gidecek miyim? Sonra, insanoğlunun başına gelen her şeyin, tam ama tastamam şimdi de geçtiğini hatırladım…
Daha önce bir İngilizce dili Profösörü olan Çin milliyetçisi Dr. Yu Tsun kendisinin bir Alman casusu olduğunu açıklar. Bağlantısının öldürülmesi olayından başlayarak kendisinin tutuklanmasına kadar geçen olayları açıklar. Almanlara çok önemli bir mesaji iletme yolunu bulmaya mecbur olduğunu söylemektedir. Bir telefon rehberine bakar ve Stephen Albert adlı bir adamın ismini bulur. Nasıl bildiğini açıklamadan Yu T’sun Albert’in kendisine yardım edebileceğini düşünür.
Burges öyküsünde efsanevi bir kitaptan bahseder. Kitabın yazarı olan Ts’ui Pen’in torunudur. Aynı zamanda da bir ajandır. Öykü sarmal bir yapıya sahiptir. Nerede başladığı, nerede bittiği tamamen okurun kendisine kalmıştır. Önemli olan tek şey, Vali ve saygın bir kişiliğe sahip olan dedesi Ts’ui Pen’in her şeyden vazgeçerek yazdığı el yazması Yolları Çatallanan Bahçe kitabının ne olduğunu anlamakla alakalıdır. Fakat bir yabancı tarafından öldürülen Ts’ui Pen’in romanı yarım kalmış, labirenti de hiç kimse tarafından bulunamamıştır.
“Simgelerden kurulu bir labirent. Gözle görülmez bir zaman labirenti.Yolları Çatallanan Bahçemi çeşitli geleceklere (ama hepsine değil) bırakıyorum.”
Böyle bir cümle geçer öykünün içinde, çeşitli gelecekler… X, Y, Z kuşakları mı? Olabilir. Sanırım kastettiği içinde yaşadığımız internet çağı. Öykü, paralel evrenlere olan inancı da zorlamaktadır. Zekice kurgulanmış bir yazı ve öykü…
Öykünün kahramanı bir komutandan kaçmaktadır. Dedesini yakından tanıyan birinin yanına doğru yola çıkar. Fakat bu kişi son derece özeldir. Amacı bu gizemi çözmek ve okuyucuya sürprizle biten bir son hazırlamaktır. Yola çıkar ve sonunda güzel bir bahçenin içinden geçerek Stephan Albert`in evine ulaşır. İkisi konuşurken Stephan Albert, ajanın dedesine ait bir el yazması çıkartır ve diyalog devam eder.
Bu mektubu bulmadan önce kendi kendime bir kitabın nasıl sonsuz olabileceğini sormuştum….Daha ilk bakışta anladım Yolları Çatallanan Bahçe o karmaşık romandı: Çeşitli Geleceklere ama hepsine değil sözü, çatallanmanın uzamda değil zamanda olduğunu düşündürdü.
Bütün kurgusal eserlerde, kişi birden fazla seçeneklerle karşılaştığında bir tekini seçer ve ötekilerden vazgeçer. Ts’ui Pen’in kurgusal eserinde ise yazar, aynı anda hepsini birden seçiyordu.
Yazar böylelikle kendileri de çoğalıp çatallanan çok sayıda gelecek çok sayıda zaman da yaratıyordu.
Çağdaşlarının tanıklığı onun metafizik ve mistik ilgileri olduğunu gösteriyor- yaşamı da bunu bütünüyle doğrular nitelikte. Romanın büyük bölümü felsefi tartışmalarla dolu. Oysa Yolları Çatallanan Bahçenin sayfalarında karşımıza çıkmayan tek mesele bu. Zaman sözünü bile kullanmıyor.
Stephan Albert dedi ki,
Doğru cevabı satranç olan bir bilmecede geçmeyen tek sözcük hangisidir?
Bir an düşündükten sonra cevap verdim: Satranç sözcüğü…